Kitabın isminde geçen “Selanik” kelimesi, Tuna Kiremitçi’nin bir tek kitabını bile okumamış olmamdan kaynaklanan merakla birleşince, raflara yeni gelmiş bu kitabı almama yetti. Selanik şehri ile pek ilgisi yok bu kitabın. Tüm olaylar Istanbul Büyükada’da geçiyor. Biraz zorlama olsa da en azından bir kurgusu var ve sıkılmadan okunabilecek bir kitap olmuş.
Kitapta iki anlatıcı var; bir erkek, bir kadın. Atilla, hayata küsmüş bir pop starı, Ada ya sığınmış. Latife eşini ve oğlunu kaybetmiş, oğlu için çok değerli Atilla’yı bulmak için adaya gidiyor.
Bu iki kahraman da mutsuz bir ruh halinde ve ölülerle konusuyorlar. Latife ölü babasıyla, Atilla ise ünlü sanatçıların (Elvis vb.) kılıgına giren “ölüm” ile konusuyor. Yani ölüm aslında, kitapta daha fazla öne çıkan ve Kiremitçi’nin kitap boyunca yarattığı kasvetli ortamın baş aktörü.
Kitabın girişinde, eserin ilham kaynağının Istanbul Bienali’nde yayımlanan bir metin olduğunu anlıyoruz. Osmanlı Meclisi’nde bir vekil, kimsenin hatırlamadığı Selanikli bir paşadan ve fikirlerinden bahsediyor. Ve bu ilhamın neticesinde, ilginç bir kurgu ortaya çıkıyor; Cumhuriyet yok ve günümüz Türkiye’sinde padişahlık devam ediyor.
Bu kurgu fevkalede parlak bir fikir olarak ortaya çıksa da, ne yazık ki çok zorlama bir şekilde kahramanlarımızın hayatına sokuluyor; Atilla sürekli zamanın azaldığını ve Paşa’nın mektuplarını okuyup bitirmesi gerektiğini söylüyor Latife’ye (1).
Kitabı kısaca yorumlamam gerekirse; konu;ilginç, final: yaratıcı, genel kurgusu: çok zorlama. Sıkılmadan okunabilir.
Kitap 286 sayfa, 16 TL.
1) Kiremitçi, Tuna, Selanik’te Sonbahar, Doğan Yayınları, Istanbul, Mayıs 2011, syf.240