5 Mayıs 1996 yılında Trabzon’a giderken, o günün unutulmaz bir gün olacağını hiç düşünmemiştim. Fenerbahçe, şampiyonluktaki tek rakibi Trabzon’u deplasmanda 2-1 yenmiş ve şampiyonlugu haketmişti. Yine aylardan Mayıs ve bir başka Fenerbahçe-Trabzon maçını izlemek için bu kez Kadıköy’deydim. Bu sefer önemli bir fark vardı; rakibin herhangi bir şampiyonluk şansı yoktu. Ama bekledigim gibi bu mücadele de benim için unutulmaz oldu..
Çoluk çocuk stadyuma gelinmiş, herkes sarı-lacivert şıklık içinde giyinmeye dikkat etmiş. Belli ki Fenerbahçe futbol takımı da iyi hazırlanmış. Müthiş bir başlangıç yaptılar, sağlı sollu ataklar. Roma dönemindeki gladyatorlerin yaptıgı gibi Fenerbahçe-Trabzon’u esir almış, seyircilerin baş parmagı aşağıya yönlenmiş haldeydi. Fenerbahçe 1-0 öne geçti, hersey yolundaydı. Ama ne olduysa oldu ve maç 1-1 e geldi. Sonrası tufan…Fenerbahçe iyi mücadele etti ama ne yaptıysa gol olmadı, top çizgiyi geçmedi. Tıpkı, 5 Mayıs 1996’da Trabzon’un Fenerbahçe kalesine golü atamadıgı gün gibi…
Aynı saatlerde, Kadıkoy’den 200 km uzaklıkta, Bursa ‘da, yeşil-beyaz şlıklık içinde insanlar vardı. Orada hersey yolunda gitti ve top çizgiyi geçti…
Eger Kadıköy’de top çizgiyi geçseydi, bugun konusulanlar çok farklı olacaktı. Insanların yorumu ve ruh hali değişecekti. Bu tufanda unutulmaması gereken ve değişmeyecek en önemli konu ise Fenerbahçe’nin Türkiye’ye vermeye devam edeceği heyecan ve enerji.
Teşekkürler Bursa ve Fenerbahçe, bu heyacanı yaşattığınız ve sonuna kadar mücadele ettiğiniz için.