Berlin Bienali’nde, İtalya’da doğup büyüyen ve Senegal kökenli Binta Diaw, Avrupa’daki Afrika diasporasından genç bir siyah kadın olarak, çoğul kimlikleri anlamak için kendi deneyimlerinden faydalanıyor. Saç, Afrika geleneklerinde ve topluluklarında olduğu gibi, onun hayatının da önemli simgesi ve soy yoluyla bellek aktarımının bir parçası.
Köle ticareti, milyonlarca Afrikalıyı vahşice evlerinden kopardı ve onları pamuk, pirinç, şeker kamışı, muz, kakao ve tütün tarlalarında çalışmak üzere Amerika’ya taşıdı. Kültürlerine ve geleneklerine derinden bağlı olan köleleştirilmiş insanlar, hem direniş hem de hayatta kalma eylemi olarak ritüellerini, şarkı ve danslarını yaşattılar. Bu onların anavatanlarına ruhsal olarak bağlı kalmalarını sağladı. Umutlarını kaybetmeden, özgürlüğe kaçmak için saç örgü tekniklerini kullanarak tarlaların haritalarını yeniden oluşturdular. Gelecekteki yerleşim yerlerinde yaşamı yeniden canlandırmanın bir yolu olarak da tohumları örgülerinin içine gizlemek çok yaygındı.
Sanatçı, bulduğu tohumları ekerek, izleyiciyi çimlenmelerine tanıklık etmeye davet ediyor. Böylece bu tarihsel travmayı iyileştirmek arzusuna vurgu yapıyor.
12’nci kez düzenlenen Berlin Bienali, sömürgecilik, ataerkillik ve kapitalizmin yol açtığı yıkımı konu ediyor. 82 sanatçının katıldığı bienal, 18 Eylül’e kadar devam edecek.
@berlinbiennale #bienal
