“Türk Edebiyatı” dergisinin Şubat 2010 sayısında okudugum bir yazıyla ayakkabı üstüne yazılmış bir kitabın oldugunu farkettim. Emine Gürsoy Naskali Hn. hayatını Türk diline vermiş bir Türkolog. Ufak nesneler (tuz,saç,hediye,at vb.) ile ilgili sempozyumlar düzenliyor ve bildirileri kitap haline getiriyor.Bu kitaplardan biri de “ayakkabı kitabı*”.
Kitabın konusu ayakkabı. Ilk önce kelime anlamını devamında edebiyat-ayakkabı ve tarih-ayakkabı ilişkileri ele alınmış. Ayakkabının çağlar boyunca, günümüzdeki gibi, bir statü sembolü oldugu vurgulanıyor. “Dost başa düşman ayaga bakar” atasözüde insanın karşısındakinin gücünü ayakkabı ile ölçmeye çalıştıgını gösteriyor.
“Sarı çizmeli Mehmet Ağa” ifadesini hepimiz biliriz. Bu deyim, kim oldugu ne oldugu belli olmayan birisinden bahsedilirken söylenen bir ifadedir. Osmanlı’da sadece askerler sarı deriden çizme giyermiş. (hatta sarı çizme giyen ecnebilere ceza verildigi de biliniyor) Tüm askerlerin sarı çizme giymesi, ayırt edilmelerini zorlaştırdıgından ortaya çıkmış bir deyimdir. Bugün askerlerimizin sarı çizmesi gitti sadece Mehmetçik kaldı ama “sarı çizmeli Mehmet Ağa” deyimi hala kullanılıyor. Barış Manço yu saygı ve rahmetle anıyorum.
Ayakkabıcılıkta kullanılan bazı terimlerin (kerata, raspa vb.) aynı zamanda argomuzda da kullanılması çok ilginç bir çalışmaydı. Aynı şekilde Enver Töre’nin “Tiyatro ve Ayakkabı” (sayfa 137-146) ve Selahattin Duman’ın Sabah gazetesinde yayımlanmış yazısının (sayfa 153-155) ilginizi çekeceğini düşünüyorum.
Eski Büyükelçi Metin İnegöllüoğlu’nun “Milano Ayakkabı Fuarında Bir Türk” yazısı ise en çok hoşuma giden yazıydı (sayfa 221-224). Türk girişimcilik örneklerinin üst noktalarından birinin kahramanının daha sonra neler yaptıgını merak ediyorum dogrusu.
Sn. Emine hanımefendi gibi kendini geliştirmiş ve kültürümüze katkıda bulunan aydın Türk kadınlarının artmasını diliyorum.
*Emine Gürsoy Naskali,Ayakkabı Kitabı, Kitabevi yayınları,Istanbul,2007