İnsanda farklı duygular uyandıran ya da yaratıcılık ve emek içeren bir fotoğraf, sanat olarak kabul edilebilir mi?
1840 yılında, fotoğrafın ilk defa ortaya çıkmasına Fransız Ressam Paul Delaroche (1797-1856)’in tepkisi şuydu; “Bugün itibariyle, resim sanatı öldü” (“From today, painting is dead.”) Resim o gün ölmedi, ama fotoğrafın doğmasıyla görmenin, anlamanın ve keşfetmenin yeni yolları ortaya çıktı, dünya ve sosyal düzen değişti.
Amerikalı spor fotoğrafçısı Neil Leifer ile yapılan son röportajda en iyi fotoğrafı soruldu; “Muhammed Ali’nin nakavt yapacağına bahse girdim ve makinamı ringin üzerindeki ışıklara bağladım. Ve Williams sırtüstü iyi bir noktaya düştü. Benim en sevdiğim fotoğrafım, hiç kuşku yok ki, Ali-Williams maçında çektiğim bu fotoğraftır. Evimde duvara astığım tek fotoğrafımdır. Kariyerimde, Charles Manson’dan Papa’ya kadar her şeyin fotoğrafını çektim, fakat bundan daha iyi bir fotoğrafım yoktur.”
Fotoğraf konusunda Ara Güler’i dinlemeden geçmek olmaz. Ara Güler; “Fotoğraf bir kere sanat filan değildir. Fotoğraf görülen bir şeyin kayda geçmesidir. Fotoğraf meselesi bir arşiv meselesidir. Arşiv; kaybolmasın, yitmesin, bitmesin, gene bakayım, gene göreyim diye. Onun için fotoğraf bir alettir, makinedir. Onunla hayatı yakalarsın, hayatı yakalamakta bir arşiv yapmaktan daha mühimdir. Bir arşiv bir dünyayı getirir, fotoğraf makinesinin icadı bunun içindir.
Peki sizce?

