Fikret Mualla (1903-1967), Yahya Kemal gibi hayatının bir döneminde Paris’de yaşamış sanatçılarımızdan. Bugünlerde Banu Alkan (1) sayesinde gündeme tekrar gelen bu önemli sanatçının hayatı ve özellikle Paris’deki yaşamından bazı notlar; Kız çocuk bekleyen bir ailenin erkek çocuguydu ve ismi yine de Mualla oldu, Bakırköy Akıl Hastanesinde kaldığı dönemlerdeki arkadaşlarından biri Neyzen Tevfik idi, Picasso’ya resmini verdi, Paris’de öldü sonra kemikleri Türkiye’ye taşındı, Karacaahmet mezarında yatmaktadır.
1938 li yıllarda Fikret Mualla’nın başı “Atatürk’e hakaret” nedeniyle dertdeydi. Beyoglu’nda “Degütasyon” isimli lokantada duvara asılı bir Atatürk resmini sanatsal açıdan değerlendirmeye kalkıyor ve üstüne üstlük kafası güzelken yaptıgı bu değerlendirmeler biraz yüksek sesle olunca, tesadüfen restaurantta olan Atatürk’ün aşçısı Muhittin Yeğen tarafından duyuluyor. Hemen polis çağrılıyor ve karakola gidiliyor.Neyseki Bakırköy’e teslim edilmesi sağlanıyor ve ceza alması akılla ilgili bir rapor hazırlanarak engelleniyor.
Bu olayın ardından Fikret Mualla Paris’e taşınmayı artık daha ciddi düşünmeye başlıyor. II.Dünya savaşının belirtileri ve Nazi tehlikesi gözüksede Fikret Mualla gitmek istiyor. Peki gidiş parası nasıl sağlanacaktı. Birçok kaynakta (Wikipedia vb.) bu paranın miras yoluyla geldiği belirtilsede, en yakınlarından Abidin Dino bu paranın New York Dünya Sergisine kurulacak Türk kahvesi duvarlarına yaptığı Istanbul resimleriyle sağlandıgını belirtmektedir.(2)
1938 yılı sonunda Sirkeci garından Orient Express trenine binerek Istanbul’dan ayrılır ve Paris Lyon garında bitecek yolculugu başlar. Paris ‘de Alesia meydanına çok yakın bir yerde “Çıkrık Çıkmazı”nda kalıyor. Metroya çok yakın bir bina oldugundan kolaylıkla Paris’in diğer bölgelerine gidebiliyor. Binanın 7.katında kalan Mualla, bu bölgelerde izmarit toplamış ve bu mahallede yaşamış, açlık ve sıkıntı çekmiş. Binanın bugunkü hali;
Onun Paris günlerinin tanıklarından birisi olan meslekdaşı Bedri Rahmi Eyüboğlu Fikret Muallâ’nın yaşam yaklaşımını şöyle özetliyor:
“Bir ressam tasarlayın ki, aklına estiği zaman resim yapmaktan başka hiç bir şeyden sorumlu değil. Haftada üç gün aç susuz dolaşmayı göze almış: Kırlarda böğürtlen toplarcasına sokaktan izmarit toplayıp içiyor. Eşin dostun yardımıyla birkaç resim satabilirse ilk işi en sert içkilerle kafayı çekmek, en pahalı yiyeceklerle karnını doyurmak ve en sunturlu küfürlerle etrafındakileri kasıp kavurmak oluyor.” (3)
Paris’in ressamlarının toplandığı Montmartre tepesine bir süre gidip-geliyor ve resimlerini satmaya çalışıyor. Bir süre sonra buradaki ressamlarla anlaşamıyor ve tartışmaya başlıyor. Ona göre buradaki resimler de ressamlar da sahte. Bir daha oraya geri dönmüyor. Bugün Montmarte’de her memleketten insan bulabilirsiniz. 2 Türk sanatçısıda bu tepedeymiş ama biz rastlayamadık. Oradaki sanatçılara Fikret Mualla’yı sordugunuz da ne yazık ki kimse tanımayacaktır.
Bugun Montmartre tepesinde resim yapanların içinde Fikret Mualla’nın tekniğine ve yorumuna yakın ressamlar bulamıyorsunuz. Bu kısa gezide, yapılan resimleri gördükçe Fikret Mualla’nın canlı renklerle ve doğal çizimlerle çok şey anlatmayı başarabilmiş bir ressam oldugunu daha iyi anlayabiliyorsunuz.
Paris’de zor hayat şartlarında, aç kalmamak için mücadele veren Fikret Mualla, buna rağmen Paris sokaklarındaki insanları, balon satın alan veya top oynayan çocukları, köpeklerini gezdiren şık kadınları, cafeleri bistroları resmetti.
Mualla düzensiz bir yaşam sürüyor ve eline her fırsat geçtiğinde – en azından yemek ve içmek açısından – kendisine ikramda bulunuyordu. Biraz içki ve yemek için resmini kafe ve restaurantlara satıyordu. Bu kahvelerden biride Ru de Seine ve Rue Jacques Callot caddelerinin kesiştiği yerdeki “Palette” . Kahvenin ismi ressamların kullandığı palet anlamına geliyor. Birçok resimlerin yer aldıgı kahvede Mualla’dan birşeyler kalmışmıdır diye sağı solu incelesenizde, birşey bulamayacaksınız.
Fikret Mualla çok özlesede Istanbul’a ve Türkiye’ye dönemedi. Paris te öldü. Paris kahvelerini, sokaklarını resmetti ama bugun Paris’de kendisinden herhangi bir iz bulmak ne yazık ki zor. En yakın arkadaşlarından Abidi Dino’dan kalan bir resim bulabildim ama Fikret Mualla nın oldugu Paris resmini bulmak kısmet olmadı.
NOTLAR:
– Yahya Kemal’in izinde Paris
– Fransa’da yaşamış Bedri Rahmi, Türkiye özlemini “armut rakısı” dediği içki ile unutmaya çalışıyordu. Rakının yerini tutan armuttan yapılmış, 40 derecelik renksiz bir içki. Buna Eau de vie de poire veya Poire de Williams deniliyor. Fiyatı 13 Euro.
(1) Banu Alkan’nın Kanaltürk televizyonunda 2.sayfa isimli magazin programında yaptıgı konusma: “15 yıl aşk yaşadığım rahmetli Gürbüz Hanif’den bana Fikret Mualla tabloları kalmıştı. Yıllar içinde bu tabloları satıp lüks içinde yaşadım. Ne yazık ki hepsi Çırağan Sarayı ve Swissotel’deki müzayedelerde gitti. Ben de bu sayede dünyayı dolaştım. Biliyorsunuz bugün bir Fikret Mualla tablosu servet değerinde. Ama elimde bir tane bile kalmadı. Kaç tane sattığımı ve hangi zengin işadamlarına gittiğini söylemem” dedi.
(2)Gören Göz İçin Fikret Mualla, Abidin Dino,Mart 2006, Dünya Kitapları,S.80
(3) Bedri Rahmi Eyüboğlu, Delifişek, Bilgi Yayınevi, Temmuz 1975, sayfa 107.