Önümüzdeki hafta Pazar akşamı, 1 Eylül 2019 saat 21:00’de Antalya Aspendos Antik Tiyatro’da “Opera ve Bale Festivali” başlıyor.
Türkiye’nin ilk opera bale festivali, Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’dir. Festival, 1994 yılından bu güne Antalya’da bulunan iki bin yıllık antik tiyatroda gerçekleştirilmektedir. Bu festivale özel hazırlanmış web site de detaylar bulunabilir. Siteyi biraz daha geliştirmek, özellikle İngilizce kısmını düzeltmekte fayda var. Bu festival için hazırlanan ve ulusal kanallarda da gösterilen reklam filmi ise izleyenler tarafından çok beğenildi.
“2019 Aspendos Opera Bale Festivali” için hazırlanan reklam filminde söylenen şarkılar nedir? Aryalar ne anlatır?
Reklam filmi, İtalyan besteci Verdi’nin “La Traviata” isimli operasından bir bölümü içerir. Operanın konusu Alexander Dumas Fils’in “Kamelyalı Kadın” isimli romanından alınır. Dumas Fils, bizzat tanıdığı Parisli Marie Duplessis ismindeki bayanın gerçek hikâyesini yazar. Francesco Maria Piave romanı esasa alarak operanın librettosunu (opera metnini) hazırlar, Verdi’de operayı besteler. Konu, sosyetik bir hayat kadının(Violetta) soylu bir adama (Alfredo) aşkıdır.
Opera neşeli bir parti sahnesiyle açılır. Partiye gelen yakışıklı Alfredo (reklam filminde pilot yani Murat Karahan. Murat Karahan dünyaca ünlü tenorumuz ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü’dür) davetlilere ve özellikle davet sahibesi güzel Violetta’ya özel bir şarkı söyler;
Libiamo, libiamo ne’lieti calici Che la belleza infiora. E la fuggevol ora s’inebrii a voluttà. Libiamo ne’dolci fremiti Che suscita l’amore, Poichè quell’ochio al core Omnipotente va. | İçelim, içelim neşeli kadehlerden, güzellik ile süslü. Ve kısa sürede zevkten sarhoş olalım. Aşkın alevlendirdiği, tatlı hislere içelim çünkü bu gözler güçleriyle kalbime hükmediyor. |
Sıra Violetta’ya (reklam filminde güzel hostesimiz) gelir;
Tra voi, tra voi saprò dividere il tempo mio giocondo Tutto è follia nel mondo ciò Che non è piacer. | Aranızda, aranızda vaktimi neşe içinde geçireceğim. Dünyada zevk vermeyen her şey aptalcadır. |
Bir anda, uçakta yolculuk eden bir bayan sanatçımız da, söylemeye başlar. O da Violetta rolündedir, çünkü normalde söylediklerini Violetta (hostes) söylemelidir.
Godiam, fugace e rapido E’il gaudio dell’amore | Eğlenelim, aşkın zevkleri kısacık ve hızlıdır. |
Ve sonunda tüm yolcular, hep birlikte, şarkıya katılır;
Eğlenelim, hayat bizi neşeli ve ateşli sözlere davet ediyor.
“La Traviata” operası hakkında daha fazla detayı, yakında çıkacak “Hayal Melodileri” isimli kitabımızda bulabileceksiniz.
Aspendos nerede ? Aspendos antik şehrinin özellikleri nedir?
Aspendos antik kenti Antalya’dan 40 dakika uzaklıkta, Serik ilçesi yakınlarındadır.
Aspendos Antik kenti M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve döneminin zengin kentlerinden biridir. Denize kıyısı olmasa da, önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve bölgenin en büyük nehirlerinden Eurymedon (Köprüçay Irmağı) ile limana bağlandığı için her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır.
Aspendos’luların önemli ticaret ürünleri şunlardır; Altın ve gümüş işlemeli duvar halıları, limon ağacından yapılmış mobilyalar ve heykelcikler, yakındaki Kapria Gölü’nden elde edilen tuz, şarap ve meşhur atları.
Yunanlılar ve Persler arasında sahiplenen şehri, M.Ö. 300’lerde Büyük İskender ele geçirir. Daha sonra Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve nihayet Türk Egemenliği’ne girer.
Aspendos’un en önemli özelliği hiç kuşkusuz tiyatrosudur. M.S. 150’lerde yapılan bu tiyatro, antik dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biridir.
Atatürk, 9 Mart 1930 tarihinde Aspendos’u ziyaret eder. Tiyatrodan etkilenir, onarılıp yeniden kullanılması için talimat verir; “…mesela bir Aspendos’ta neden? Bizim tarihi ana sporumuz güreş müsabakaları yapılmıyor. Buralarda muhakkak uluslararası güreşler tertip edin, yerli ve yabancı konuklar gelsin, seyretsinler. Aspendos’u yaşatın, aksi halde burada otlar biter, taşlar sökülür, bu canım tarihi eser biter gider”.
Yaşasaydı ve otlarla kaplı yıkık halde bıraktığı bu tiyatroda, pek sevdiği Puccini’nin Tosca operasını dinleme şansı bulsaydı, o an Atatürk’ten daha mutlu kim olabilirdi ki?