Yılbaşı…4-3-2-1
4-3-2-1…İçelim!
“Yılbaşı gecesi partisi olacak evimde kesinleşti. Gelirsen sevinirim. Ama bize edebiyatımızın güzelliklerini sergileyeceksin” Bundan daha sıcak ve içten bir davet olamazdı. Yılbaşı hikayelerinin, fıkraların sohbetlerin paylaşıldığı, sazlı sözlü bu davette olamadıysak da, herkesin şahitliğinde, sözlerimiz orada olsun…
Bilgi ve Sevgi paylaştıkça artar…
Yılbaşı üstüne bizim edebiyatımızda pek bir şey bulamayız. Ama yılbaşında yaptıklarımız her yerde karşımıza çıkar.
Cuma günü Dolmabahçe Cami’nde, hoca anlattı anlattı, sözü getirdi bağladı;“Yılbaşının bizim için pek bir anlamı yoktur. Sıradan bir gündür.”
Aslında doğruydu tüm söyledikleri yalnız bir kelimesi hariç “bizim için”...Galiba bu kutlamayı Hiristiyanlık ile ilişkilendiriyordu. Ama mümkün değil! Çünkü biliyordu Noel’in; yani İsa’nın doğumunun 25 Aralık’da olduğunu! Aynı takvimi kullananlar için sadece yeni bir yıla giriyorduk, dini bir anlamı yok!
Sadece onlar değil bizde kendimize göre bir BAHANE olarak kabul edebilirdik bugünü! Kim bilir onu dinleyen cemaat şimdi nerede, hatta hoca efendi?
Bazı insanlar için bugün din düşmanlarına yüklenmenin BAHANEsiydi… Bazıları için yeni bir başlangıcın BAHANEsi… Kimileri için 2 günlük tatil BAHANEsi… Kimilerine göre ise 2 gün sonraki finallere çalışma BAHANEsi… Bu liste uzar gider…Bizim için ise zaten diğer günler yaptığımız işin, senede bir gün gelen sürpriz BAHANEsi sadece…
“Bugün Yılbaşı…İçmek lazım” Öyleyse sayalım, hep birlikte: 4-3-2-1…İçelim!
11. yüzyılda Hayyam, 20. yüzyılda ise Neyzen Tevfik vardı...
Hayyam şarap içti onu anlattı, Neyzen ise cüzdanında Mirkelamoğlu’nun Rakınamesi’ni saklayarak yaşadı:
“İçmesini bilene zevku sefadır rakı
İçmeyi bilmeyene cevr-ü cefadır rakı
Bir münasip miktarı, MUHABBET anahtarı
Kaçırırsan ayarı, cana ezadır rakı
Ne dert kaldı, ne keder, içeni mesut eder
İçebilirsen eğer, ruha ciladır rakı…”
Necip MİRKELAMOĞLU
“Rakı konusunda kitaplar dolusu yazı okusan bu kadar bilgi ve zevk alamazsın” diyen Neyzen Tevfik, Mevlana dünyasının bir zerresiydi. Mevlevihanelerde yetişti. Baskıyı yobazlığı eşitsizliği kınadı, kadın haklarını savundu şiirlerinde. Tanrı ile senli benli konuşan, aklına geleni söylemekten çekinmeyen, küfürbaz bir halk adamı.
Kendisine laf söyleyenlere :
“Güçcedir bu fakiri aldatmak, Yüzdürüp sonra kündeden atmak, Gözünü aç da sen de bana bak, Ben senin itibarını …yim deyiverir…
Zam zam üstüne gelince:
“Vergi miktarı ol mertebe arttırılmalı ki, Sahibi servet olanlar da züğürt kalmalı. Yalnız fahişeler vergisi haksızlık olur Evlilerden de …tikçe rüsum alınmalı” deyiverdi.
Daha neler neler yazılabilir onun hakkında ama içkiye olan hürmeti farklıdır: “Delikanlılık dönemine girince baktım herkes rakı içiyor. Ben de merak ettim. Bir fenalığını görmedim. Zamanla ona karşı bir hürmet duymaya başladım. Ben midemi rakı doldurarak sarhoş olmayı sevmem. Gözüm doymalı, gözüm sarhoş olmalı benim” Neyzen Tevfik
Gözüm doymalı, gözüm sarhoş olmalı!!! Öyleyse gidelim 11.yüzyıla Hayyam’ı dinleyelim:
“İçmeye bak. Çünkü toprak altında uyuyacaksın çok. Arkadaş yok, eş yok,dost yok, hemdem yok. Söyleme sakın bu gizli sırrı kimseye! Solduktan sonra açacak gül yok!”
“Şarap yaşam üzüntüsünü unutmak için vardır. İçelim, mutlu olalım. Kadın, gelip geçici bir maşuk.”
“Çalıp söyleyelim! Yaşam denilen bir andır. İçmeye bak.”
“Peşinde gam olan şu ömür;iyisi mi geçsin uykuyla ya da sarhoşlukla”
Hayyam’ın eserlerinde tıpkı Neyzen’de olduğu gibi dinsizlik örnekleri görülür! Ama aslında onlar din meselesine kendilerince hakim olan insanlardır. Müslümanlığı iyi bilenler, kendi yollarını çizmişler, bu yazılanlardan rahatsızlık duymayacaklardır.
Ömer Hayyam, matematikçi, filozof, şair, sanatçı ve bilim adamıdır. Neyzen Tevfik, ney ustası, şair, sanatçı. Cevap verilecek o kadar çok soru vardı ki! Madem hepsine cevap yoktu; Yapılacak şey basitti: Mutlu olalım! Mutluluğun sembolü birisi için şarap, diğeri için rakı!
BAHANEmiz güzel bu gece; bu yılbaşı onlara içelim! Sayalım 4-3-2-1…İçelim! İyi Yıllar…
(31,12,2001)