“Dağdan odun getiriyordum. Herkes ona odun diyordu; iki heceyle, OD-UN işte, ateş veren şey…Ama ben onun ilk hecesiyle ilgilendim, ateş olan kısmına, gönüllerde aşkı tutuşturan alevli kısmına, ‘OD’ a talip oldum. Herkes dağa odun için gittiğimi sanıyordu ama ben OD için gidiyordum”(1)
Yunus Emre’nin hayatı ile ilgili kaynaklar yeterli değil ve kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak herkesin mutabakat sağladığı konulardan biri yıllarca sadece odun taşımakla meşgul olduğudur. Yazar da bu konuyu başlığa taşımayı uygun bulmuş, bence hem isim hem de tasarım şık olmuş.
Kitap, Yunus Emre nin şiirlerini ‘şeriata uygun’ görmeyerek yakan Molla Kasım ile tanışmamızla başlıyor. Yaptıgından pişman olan Molla Kasım, daha sonra hem Yunus hem de Ismail ile görüşüyor ve kitabı meydana getiriyor; “söz onların, yazı benim”. Kitabın temel konusu, genç yaşta ayrılan Yunus Emre ve oglu Ismail’in tekrar kavuşma gayretleri. Ismail, tanrıyı sorgulayan ve inancı tam oturmamış bir oğul, babası ise Yunus şair ve derviş oluyor. Bölümlerde ya Yunus Emre ya da Ismail anlatıcı durumda, son bölümde ise ikisi de sırayla anlatıcı oluyor (son bölüm çok başarılı olmuş).
13. yüzyıl’da Anadolu’da yaşananlar, şu anda bulunduğumuz coğrafyanın kültürünün ve geleneklerinin mayalandığı bir dönemdir. O dönemde yaşayanların bize bıraktığı mirasların içinde yaşıyoruz ve dönem dönemde paylaşamıyoruz. Iste bu kitapta, bu yüzyıldaki başrol oyuncularıyla tanışma fırsatı bulacaksınız. Bunlardan ilki Hacı Bektaş, daha sonra Tapduk Emre ve Mevlana. Ayrıca, Moğalları (çekikgözler olarak geçiyor), Hasan Sabbah’ın Alamutlularını, Abdalları, o dönemde çeştili şehirlerde yaşamış şeyhleri, Karamanoğlu Mehmet Bey ‘i ve diğer beylikleri de bulacaksınız. Bu dönemi Pala’nın gözüyle görmek için bile bu kitap okunur.
Mevlana ile tanıştıkları sahne ve büyük eseri Mesnevi için söylediği meşhur söz “et ü kemik büründüm, Yunus diye göründüm” ilginç olmuş. Tapduk Emre’nin , Yunus ile karşılaştığı zamanda sarf ettiği ilk sözleri ve yoldaş olarak kendisine bir çekikgözü vermesi iyi düşünülmüş ayrıntılar. O sözlerden birkaçını buraya not etmek istedim;
“Yunus’um, azizlerin Celal ile terbiye ettikleri, menzile ve maksada Cemal ile terbiye olunanlardan tez erişir.”(2)
“Seni dostundan ayıran sözü dinleme; o sözde ziyan vardır.”(3)
Kitabı bitirdikten sonra başa dönüp, “Şüphe” başlıklı bölümü tekrar okumanızı tavsiye ediyorum.
Kitap toplam 359 sayfa ve satış fiyatı 16 TL.
(1) Pala, İskender, OD, Istanbul, Kapı Yayınları, Ekim 2011, sayfa: 142
(2) a.g.e, sayfa: 217
(3) a.g.e, sayfa: 252