Siz bu satırları okurken sinemanın en prestijli ödülü olan Oscar, 83.kez sahiplerini bulmuş olacak. Zoraki Kral filminde izlediğim Colin Firth, müthiş performansıyla en iyi erkek oyuncu ödülünü almış olmalı. Ödülü alamadıysa hakikatten yazık olmuş. Filmin ilk sahnesinde binlerce insana konuşmaya hazırlanan bir kral adayı mikrofon başına geliyor. Biraz kekeme ve bu kadar kalabalık karşısında hiç konuşmamış. Yönetmen Tom Hopper’ın başarılı çekimleri, bu konuşmayı Firth (kral adayı) ile birlikte yapacağınız hissini veriyor. Mikrofona ulaşıyoruz, ilk sözler ağızdan dökülmeye başlıyor ama sonuç olumsuz, devamı gelmiyor ve konuşamıyoruz.
Kekemelik problemini aşmak isteyen kral adayı, kendisine yardımcı olması için Lionel (Geoffrey Rush) ile çalışmalara başlar. Film bu ikilinin arasında ve kekemeliği aşma gayretleriyle geçiyor. Özellikle kraliyet ailesine mensup bir kral adayı ve Londra’nın yoksul bir semtinde yaşayan bir insanla zaman zaman aynı seviyede beyaz perdeye aktarılıyor. Bu hassas konu ince espriler ile birlikte çok güzel anlatılmış. Önce Mısır sonra da Libya’da kraliyet idarelerine karşı yapılan tepkiler aklımıza geliyor. Film sanki o halklara mesaj veriyor.
Müziklerde çok iyi. Kulaklıkla Mozart’ın üvertürünü dinlerken, Shakespeare’in Hamlet’ini okuması ve finaldeki Beethoven çok etkileyiciydi.
Çok akıcı olmayan ve genelde kapalı ortamlarda çekilmiş bu 2 saatlik film sıkılmadan izlenebilir. En iyi film oscarını kazanmışsa sadece konusu açısından alabilir ama bence “Başlangıç” ( http://www.3nokta.com/sinema-salonlarindan-baslangic filmi en iyi film ödülünü daha çok hak ediyor.