Şimdiye kadar bir çok Avrupa Başkentine hatta şehirlerine seyahatlerim olmuştu, Birleşik Krallığın başkentine ilk kez gidiyordum, hafızamı zorlayarak diğer şehirlerle ilk kez buluştuğumda neler hissettiğimi hatırlamaya çalıştım. Almanya da insanların hızlı yürüdüğünü etrafın bilgi tabelalarıyla dolu olduğunu,İtalya da giyim kıyafet aksesuar zenginliği, Fransa da şıklık,Orta Avrupa ülkelerinde bohem insanlar, Rusya da soğuk bakışlar ve güzel kadınlar, Uzakdoğu da güleryüzlü insanlar… Londra da böyle bir ayrım yoktu insanları kategorize edemediğimin farkına vardım.
Havaalanından şehre ilerlerken müthiş bir doğa, dünyanın en güzel görünen çim alanları, büyük araziler içinde şatomsu evler ve bu görüntüden sonra insan kendini eski ile yeninin dans ettiği,dünyanın tüm ırklarının caddelerde koşuşturduğu İstanbul a yakın trafiğiyle bir metropolde buluyor. Bu karmaşaya rağmen gürültü sıfır; ne bir korna sesi ne dışarıya taşan müzik sesi …..
Londra da ulaşım gayet kolay, metroyla her yere ulaşmak mümkün, günlük 6 pounda sınırsız metroyu kullanabilirsiniz, benim tavsiyem sabah ve akşam saatlerinde çok kalabalık ve havasız olduğundan metro yerine yürümeniz veya taksi kullanmanız. Londra da taksiler bir medeniyet simgesi,içleri gayet geniş 5 kişi rahat oturabiliyor, camını ,havalandırmayı açıp kapayabiliyorsunuz, şoförle aranızdaki ses alışverişini kapayabiliyorsunuz, şoföre nereye gideceğinizi söylemeniz yeterli Bu taksileri bir İngiliz firması üretiyor ve değişik renklerde görmek mümkün, Londra içinde en fazla ödeyeceğiniz ücret 16-17 pound civarında, eğer 4 kişiyseniz taksiyle günde metronun iki katını harcarsınız.Herkes çok nazik teşekkür ediyorlar ve lütfen diyorlar, özellikle bu hususa hizmet verilen yerlerde(restaurant,cafe otel ) dikkat etmenin önemli olduğunu gözlemledim.
Merkezdeki meydanlar büyük caddelerle birbirine bağlanmış günü yürüyerek geçirirken bu meydanlardaki cafeler ve publarda dinlenmek çevreyi gözlemlemek müthiş keyifli.Dolu dolu bir hafta sonu için öneriler;
Müzikale gitmek,Ritz veya benzeri bir yerde 5 çayı, British Museum , Madam Tussaud müzesi, Nehri de kapsayan şehir turu, Hyde Park ta yürüyüş, Covent Gardendan Piccadily ye yürüyüş , Porto Bello da cumartesi günleri kurulan pazarı ziyareti, en iyisi bunlardan bazılarını es geçip (benim gibi) Londra ya tekrar gitmek için bahane yaratmak…..
yazar : METİN MADEN