Nihayet “Sevil Berberi” operası tamamlanabildi. Temmuz ayının ortalarında olmamıza ragmen yagmurlu geçen Istanbul geceleri, Cemil Topuzlu açık hava tiyatrosunda bu operanın oynanmasına izin vermedi ve AKM (Atatürk Kültür Merkezi) de kapalı oldugu için Haliç Kongre Merkezi bir kongreye değil ama operaya ev sahipliği yapmış oldu. Gece yaşanan yeni aksilikleri anlatmadan önce, Deutsche Oper Berlin (Berlin Operası) ve konuk sanatçıların dün geceki Sevil Berberi performanslarından bahsetmek istiyorum.
Berlin operası Almanya’nın ikinci büyük operası kabul ediliyor ve Berlin’deki 1865 kişilik salonda performanslarını sunuyorlar. Ilk açılış tarihi 1912 olsada, II.Dünya savaşında tamamıyla yerlebir olan Berlin operası ancak 1961 yılında tekrar açılabiliyor. Berlin operasının bugünkü müzik direktörü ve orkestra şefi Donnald Runnicles.
Berlin operası sanatçılarının Sevil Berberi dekoru için uzun süre düşündüğünü ve tartıştığnı tahmin ediyorum.Operanın konusu 17. yüzyılda Ispanya’nın Sevil şehrinde geçer ve Sevil şehri o dönemlerde henüz biten müslümanlık hakimiyeti sonrası (Endülüs, Iber yarımadasının müslümanlık etkisindeki bölümü) bu etkilerin sökülmeye çalışıldığı bir şehirdir. Dekor kararını verirlerken bu konuyu dikkate almadan, günümüzün modern dünyasına uyarlamaya çalışmışlar. Sahil kentlerinden birinin sokagına kurulmuş gezici bir tiyatro kumpanyasının aracında tüm operayı oynadılar. Sahilde güneşlenenler, kafelerde çay-kahve içenler ve caddede alışveriş yapanların arasına yerleştirilmiş bir karavanda opera sergilendi diyebilirim. Bazen etraftaki bu kalabalıgın gereksiz yere dikkatimizi dagıttını ve dekoru çok başarılı bulmadıgımı belirtmeliyim.(Alttaki resim biraz kötü çıktı ama en azından fikir verebilir)
Ispanya dogumlu ama Italya’da yetişen orkestra şefi Enrique Mazzola, orkestranın konuk şefi olarak Istanbul’daydı. Çevik ve enerji dolu görüntüsüyle orkestraya hareket kazandıran Mazzola’nın meşhur üvertürü tecrübeli orkestranın da yardımıyla çok başarılı yorumladığını düşünüyorum.
Kont Almaviva rolundeki Yosep Kang’ı pek başarılı bulmadım. Özellikle Rosina’nın penceresinin önünde ilk sahnedeki performansı hayal kırıklıgı yarattı. Bu arya Rosina tarafından duyulmadı (oyunun metni, libretto, gereği tabi) ve bence de çok isabetli oldu. Keşke bizde duymasaydık.
Alman Markus Brück meşhur Figaro aryasını (Largo al factotum) kusursuz söyledi. Burada Berlin operasını tebrik etmek gerekiyor, çünkü Figaro’nun bu meşhur aryada anlattıklarını, sahneye girip çıkan güzel bayanlar ve hareketli berber koltukları gibi unsurlarla çok güzel sahneye koydular.
Rosina rolundeki Jana Kurucova güzelliği ve performansıyla göz doldurdu. 1982 Slovakya dogumlu sanatçı, daha çok Mozart operalarında boy göstersede repertuarındaki tek Rossini operasında da hayli başarılıydı. Rosina’nın ve şefin fevkalede uyumundanda bahsetmeden geçemeyeceğim.
Son olarak, Don Basilio ve Doktor Bartolo’nun uzun sahnesinde konunun anlatılma biçimi (sahneye giren bir oyuncunun tasvir ve hareketleri kullanılarak) çok iyi düşünülmüş bir bölümdü.
HALIC KONGRE MERKEZI
Bir operayı seyretmek için iki gündür opera ve bale severlerin çektikleri çileler, umarım bu organizasyonları yapanlar için iyi bir ders olmuştur. Bu kadar kötü yönetilen bir festival olabilir mi? Anadolu’nun X köyündeki folklor festivali veya güreş festivali bile belkide daha iyi organize edilmiştir. Ilk gün Cemil Topuzlu’da (meterolojinin uyarılarına ragmen) insanları sırılsıklam ediyorsunuz, sonra Haliç Kongre merkezindeki konsere gelindiğinde ise insanları upuzun bir kuyruk bekliyor. Sebebi, tüm eski biletlerin (Cemil Topuzlu tiyatrosu olarak alınan biletler) değiştirilecek olması ve yeni biletlerin verilmesi. Elbette yeni biletlerin verilmesi bir zorunluluk olabilir ama bunu önceden internet sitesinden veya cep telefonlarına mesaj atılarak duyurup insanların salona daha erken gelmesi sağlanamaz mıydı? Hadi onu düşünemediniz, salona giriyorsunuz karşınızda upuzun bir kuyruk. Herkes neye ugradıgını şaşırıyor. Durumla ilgili ne bir yazı asılmış, ne de bir yol gösteren var. Ne oldugunu anlayana kadar en azından 10 dakika kaybediyorsunuz. Anlaşılan o ki Devlet opera ve balesi “iletişim” yüzyılında yaşadığımızı unutmuş ve Sevil Berberi operasına konsantre olmuş. Bugunleri 17. yüzyıl zannediyorlar.
Haliç Kongre merkezi adı üstünde Haliç’te, Eyüp Sultan caminin tam karşısında, temizlenmiş Haliç kıyısında çok güzel bir yere yapılmış. Eskiden mezbaha olan bu binada şimdi kongreler ve konserler yapılıyor. Operanın oynandığı salon 3000 kişilik. Ayrıca bu büyük komplekste, birçok konferans, tiyatro salonları ve geniş bahçeler var.
Sütlüce mezbahasının yerine yapılan bu binaya Haliç kongre merkezi denilmiş ve Sütlüce ismi biraz unutulmuş. Mezbahanın burada olmasından dolayı, bölgede “UYKULUK” adıyla birçok restaurantlar açılmış. Uykuluk hayvanın boyun kısmından yapılan, önce haşlanıp sonra kızartılan ufak parçalar olarak servis edilen kokoreç türünde bir satakat.
Kaynaklar:
1) www.deutscheoperberlin.de
2) Paris Opera Bastille ve Sevil Berberi
3) I. Istanbul Opera Festivali Organizasyon Başarısızlığı
4) I. Istanbul Uluslararası Opera Festivali
5) www.istanbuloperafestival.gov.tr