Telegraph gazetesinde yayınlanan bir yazıda, Londra Holland Park Operası’nın 25 sene genel müdürlüğünü başarıyla sürdürdükten sonra yakın zamanda görevinden ayrılan Mike Volpe’nin salgının opera sanatının evrim geçirmesi adına bulunmaz bir fırsat olduğunu düşündüğünü anlıyoruz.
Operanın daha esnek, fiyat-kalite performansı yüksek, hareket kabiliyetine sahip ve imaj sorunlarından arınmış bir sanat olması gerektiğini savunuyor. Holland Park operasını ufak bir çadırda başlayarak yoktan var etti, markalaştırdı, operayı halka düşük maliyetlerle sevdirmeye çalıştı. İngiliz National Opera’nın başarısız olduğu, astronomik maliyetlerle boş salonlara oynadığı bir dönemde başarılı işler yaptı. Bunu başarmak için ufak çaplı yatırımcıların yardımını aldı. ‘Sanat Konseyi’ gibi belediye veya hükümet baskısından uzak durdu. Keyifli bir çalışma ortamı yarattı. Basınla ilişkilerine çok önem verdi, favori klasiklerle yeni ve riskli eserler arasında güzel bir denge kurdu. Başarısız olduğu eserlerde bile imajını bozmadı. Volpe “büyük paralar basıp sıfır esnekliği olan, burnu havada ve seçilmiş bir azınlığa hitap eden bir sanat imajının kırılması zamanı çoktan geldi” diyor. “Opera izleyicisinin yaş ortalaması yüksek ve corona sonrası seyircisinin salonlara dönemeyeceği kesin gibi, dolayısıyla değişmediği sürece modası geçecek bir sanat dalı olmaya mahkum gibi görünüyor”.
Yazar Cristiansen ise önemli opera sanatçılarının operayı farklı seviyelere çıkarabileceğini, ilgiyi arttırabileceğini söylüyor. “Birçok futbolcu topla hareket ediyor ama Messi daha farklı!”. Bu mesaj, yakın zamanda bitirilmesi planlanan AKM’nin açılışına dünya çapında tanınan bir opera sanatçısının gelmesinin ayrı bir ilgi uyandırabileceğini düşündürtüyor.
( İngiltere’de yayın yapan Telegraph gazetesinden, Rubert Cristiansen’in yazısından alınmıştır.)