Söylentiye göre Istanbul’daki Sivaslı sayısı 2 milyon. Hadi diyelim bu abartı rakam gerçekte 1 milyon olsun, onu da kabul etmeyelim 500.000 olsun. Aralık ayının ortasında olmamıza rağmen çok yumuşak bir hava ve futbol severler için uygun bir ortam var ama stada gelen Sivaslı sayısı zannedersem 50 kişiydi! Fenerbahçe geçen hafta Ankara’da beklenmedik bir mağlubiyet almış, futbolcular moralsiz, taraftar isteksiz (stadda boşluklar vardı, seyirci 30.000 civarıydı). Fenerbahçe’yi bundan daha iyi yakalayamazsın. Doldur sana ayrılan tribünleri, aç Sivas bayrağını.
Maç başlıyor. Fener seyircisi kendi havasında, ne hakemin ne de futbolcuların üstünde bir etkisi yok. Sahadaki futbolcuların da birşey yaptığı yok. Yavan bir maç, sadece savunma yapan Sivas ve pres yapmayan, pas akışı başarısız bir Fenerbahçe. Arada bir Fenerbahçe’nin Senegalli futbolcusu Dia birkaç estetik hareketle seyirciyi heyacanlandırıyor o kadar. Yani hem Sivaslı taraftar yok hem de futbol. Tatsız tuzsuz bir ortam. Benim burada ne işim var diye düşünmeye başladığım anlar. Ilk yarı biterken sahanın en kötülerinden hakem Yunus Yıldırım’ın hatalarıyla ortam geriliyor ve taraftar biraz kendine geliyor. Hakem Fenerbahçe’nin faulunu vermiyor, topu kapıp kontrağa atağa geçen Sivaslı futbolcuyu ise yere indiriyorlar. Sivas lehine sarı kart ve faul beklerken, atak başlangıcında hata yaptığını bilen ve taraftarın baskısını yiyen hakem hiçbirşey yokmuş gibi devam diyor. Bu dengesiz kararların devamı da gelince, maçın ilk yarısı futbolsuz ve hakemle uğraşarak bitti. 0-0
Ikinci yarı biraz daha istekli ve çalışkan Fenerbahçe maçı kazanmak için bayağı mücadele etti. Teknik direktörün bu sefer 60. dakikadaki zamanlı değişiklerinin de faydalı olduğunu düşünüyorum. Gol bir türlü gelmiyordu ki sahneye yine Brezilyalı Alex çıktı. Müthiş bir serbest vuruşla topu filelere gönderdi ve maç da bu skorla bitti.1-0
Fenerbahçe ilk yarıyı lider Trabzonspor’un 9 puan gerisinde bitirdi. Ikinci yarı çok çalışmaları ve biraz daha fazla mücadele etmeleri gerekecek.
Bu stadda ne işim var diye düşündüğüm anlarda Alex’i seyretmeye devam edeceğim. Maçlarda, “bu takım kazanacak” diyemesekde , “Alex güzel bir hareket yapar veya gol atabilir” diye düşünebiliyorsunuz. Serbest vuruşun gol olacağını da hissettirdi ve gol öncesi fotoğraf makinasının deklanşörüne bastım;