Bize Dair Aşk ve Sevgi Üstüne …

 
Ölümsüz Sevgilim ,

“Sevgililer Günü”nü, gül ve diğer çiçek yetiştiricilerin elinden alıp, abartılı bir ticaret oyuncağı haline getirenleri gördükçe, sana hiçbir şey vermemeye kararlıydım…Ama bu günü yok saymak, sevgililer gününü, sevmenin zirvesi yapan geleneğe ve gerçekten sevmesini bilenlere büyük bir saygısızlık olacaktı…İşte bu yüzden, sana, seni düşünerek yazdığım, emeğimi hediye ediyorum…Bu yazı, okuyanların şahitliğinde, sevgimiz gibi ölümsüz olsun…


S.S:
Aşağıda durum karışık…Tüm kavramlar “Aşk, sevgi, aşık olmak, sevmek”, birbirine karışmış durumda. Sizden sonrada -doğal olarak- herkes bir şeyler söyledi ve kafalar iyice karıştı. Kuvvetli mutabakatımız ile aramızda en eski ve kıdemli olarak, yalnız siz açıklayın aşkın ne olduğunu.

 

Socrates:
Ruh genç bir çocuğun güzelliğine baktığı zaman, bu güzellikten birçok zerrecikler kopup ona doğru akar. Bu akışa istek adı verilmesi bundandır. Ruh bu zerrelerle dolunca canlanır, ısınır. Onu gördüğü ve ondan akıp gelen isteğe bulandığı zaman, ruh, önce nefes almaya başlar; acılar sızılar kesilir, o anda da hazların en tatlısına dalar. Artık gözünde hiç kimse sevdiğinden daha değerli değildir. Dediklerini yerine getirmeye hazırdır .Çünkü, güzelliği kendinde tutana derin saygı göstermekle beraber, o, en büyük acıları dindirecek hekim olarak yalnız onu görür. Ey kendisiyle konuştuğum güzel çocuk, işte bu duyguya insanlar aşk dediler…

 

S.S:
Aşk istektir, diyorsun…İstekler gelip, geçer. Bazen kısa, bazen uzun sürsün
sonuçta istek tükenir. Aşağıdakilerin çoğu aşk tükeniyor diyor zaten. O halde
bir sürprizdir aşk, o zerrelerin kimden ve ne zaman bize kopup geleceğini
kestiremediğimiz bir sürpriz. Bu sürprizin etkisiyle belli bir süre hiç kimseyi gözümüz görmez belki,ama sonuçta sürprizin etkisi de gelir, geçer… Çoğu insan kitaplarda, şiirlerde, şarkılarda arar aşkı ama en çok aradığımız şeyleri hep yani başımızda bulmaz mıyız?…İnsan böyle görür aşkı…Aniden, bir sürprizdir…Akşam bir türkü, şiir oldu ağzımızdan çıkan, avuca yazılan harf olarak çıktı karşıma… Bazılarımıza denizde bir takanın üstünde göründü bir yazı olarak ve bazılarımıza da sade bir gülümsemeyle gözlerde parlayan ışık olarak…Belki o anda bunun aşk olduğunu fark edemedik ama o gördüklerimiz ne şarkı söyleyen, ne afiş tutan, ne de gözleri parlayan güzelliklerdi. Gördüklerimiz aşkın ta kendisiydi…Herkesin aradığı, birbirine sorduğu aşkın, isteğin ta kendisi ve canlı dimdik ayaktaydılar. Aşkın farkına varan, onu canlı gören artık laf dinlemez olur. Bu tatlı sürprizin etkisiyle bazen sevgilinin tabiatını anlamayı ve huylarını öğrenmeyi umursamaz, neyin nesidir demez, vücudunu özler durur…Bir tutkudur artık. Bilinmez bazen; kim kimin peşinden koşar olur…Kuvvetli severler ama karşılarında yeni bir güzel, yeni bir sürpriz bulduklarında bu defada onun için yanıp tutuşurlar…

 

Karacaoğlan:

Deli gönül gezer gezer gelirsin,

Arı gibi her çiçekten alırsın,

Nerde güzel görsen orda kalırsın,

Ben senin derdini çekemem gönül.

Çıkıp yücelere bakmak istersin,

Çoşkun sular gibi akmak istersin,

Her güzelle yatıp kalkmak istersin,

Ben senin kahrını çekemem gönül…

 

S.S:
Bu kahır(!) çekilmelidir ve aşklar (az veya çok) yaşanmalıdır. İsteklerimizi yerine getirirken, sohbetler etmeli, insanları tanımaya çalışmalıyız. Öyle olmasa, ölümsüz sevgilim, senin farklılığını, benim için kıymetini nasıl anlayabilirdim.

 

Nazım Hikmet:
Piraye Hanim ile tanıştığım zaman, 30 yaşlarında iki çocuk annesi, dul bir kadındı. Çok kısa zamanda zekası, kendine güveni ve elbette farklı güzelliğiyle beni etkiledi. Evliliğimiz 20 yıl sürdü, ancak bu zaman içerisinde sadece 7 yılımızı birlikte geçirdik. Hasretlerimizi mektuplarla bastırdık ama beraberliğimizin son yılında hapiste beni ziyarete gelen Münevver’e aşık oldum. Ancak Münevver’e olan aşkım uzun sürmedi ve kısa zamanda ayrıldık. Hemen Piraye’ye dönmek istedim…

 

S.S:
Aşkı sevgiye dönüştürmektir önemli olan…Bunu başarmak kolay değildir. Saygı, hoşgörü ve paylaşma ile ancak aşklar sevgiye dönüşür. Paylaşma: Bu sevgide karşılık beklemek yoktur…Kusurları ile yanlışları ile her şeyiyle sever. Aşık iken ufak bir aksilikte bile kara düşüncelere dalan, sevgilisinden soğuyan insan, aşkını sevgiye dönüştürdükten sonra onun iyiliğinden başka bir şey istemez. Hele birde iki tarafta severse değerine kıymet biçilmez…(Aşktan üstündür elbette! Çoğunluğun tükeniyor dediği bir istek, bir sürpriz nasıl olur da sevgiden üstün olabilir.)

 

N.Hikmet:
Pirayem’e dönmek istedim ama ne kadar uğraştıysam ikna edemedim. Ama o beni istemesede onu sevmeyi bırakmadım. O’ na aşık oldum, deli gibi tutuldum ve geç de olsa sevmeyi bildim…

 

S.S:
Bazıları sevgiye de aşk diyor. Bunu diyenler, sevmeyi kolay sanıyor; sevgi kelimesini hafife alıyor. “Seni seviyorum” demek çok önemlidir, gerçekten hissedilmeden söylenmemelidir…

 

N.Hikmet:

Yaşamak : ümitli bir iştir, sevgilim,

Yaşamak : “seni sevmek” gibi ciddi bir iştir…

 

S.S :
Ciddi bir iştir sevmek, hatasıyla sevabıyla sevilir karşımızdaki, destek olunur karşılık beklemeden. Sabır işidir…Ve bazen kelimelere bile ihtiyaç duyulmaz sırf hareket ve bakışlar yeter sevginizi anlatmaya…

 

M.Gandhi :
Where there is pure love, there is no room for impatience…Does a mother ever have to go about saying that she loves her child? A child who cannot yet speak looks into the eyes of his mother.When their eyes meet; we can tell from their looks that they are in communion with something divine…**

 

S.S:
Sevmek için aşık olmak gerekir…Bir dönem tutulmak, ama bunun esiri olmadan
zafere ulaşmaya çalışmak; hoşgörü, tolerans, paylaşmak ve sonunda sevgi… Bu birlikteliğin temelini, yani aşkı, unutmamak gerekir…Aşk sürprizdir, o halde sevdiğimize beklenmedik anlarda aşkı hatırlatmak gerekir…O haz hatırlanmalıdır; sebepsiz sarılmak, öpmek, sevdiği şarkıyı dinletmek, yollar katedip karşısına dikili vermek, her an onun yanında olduğunu hissettirmektir…


Sultanım:
Uyan artık! Kan ter içindesin!
S.S:
Yukarıdaydım! Her taraf bembeyazdı ve aşağısı yani bizler rahatlıkla görülebiliyordu.
Gerçekten sevmeyi bilenler buraya alınıyor…Aşağısı ise karanlıktı, bırak bizleri görmeyi, birbirlerinin yüzlerini bile göremiyorlar, birbirleriyle konuşamıyorlardı…Buraya sevmeyi bilmeyenler, seviyorum deyip aldatanları alıyorlar…En üst ise sevgilerini İlahi Aşk’ a dönüştürebilmişlerin yeriydi…


Ilk açılan linkte yer alan;
SONE 116 – William Shakespeare
Mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence, Gerçekten sevenlerin.Sevgi demem sevgiye, Bir döneklik yaparsa,ötekini yüz çevirir görünce, Başka yola saparsa sevgili saptı diye: Hayır, sevgi besbelli sağlam bir işarettir, Sarsılma nedir bilmez, fırtınalara göğüs gerer, Gemilere yön veren yıldızların dengidir, Yüksekliği ölçülse de,değeri bilinmez Zamanın soytarısı değildir sevgi asla, Alıp götürebilir elbet Zaman, orağını düşürerek Ama O değişmez kısacık günlerle haftalarla, Direnir ve katlanır mahşerin ucuna dek
YANILIYORSAM BUNDA VE KANITLAYAN OLURSA YANLIŞIMI, NE HİÇ KİMSE SEVMİŞTİR, NE BEN YAZMIŞIM BU YAZIMI…

Sultanım : Annem  / S.S: Serkan Şahin / Sokrates : Eflatun,”Phaidros” / N.Hikmet : Nazım Hikmet ,”Piraye’ye Mektuplar”  / Karacaoğlan : “Bütün Şiirleri”,Gözlem Yayınları M.Gandhi: “The Colected Works of Mahatma GANDHI”,(55.Cilt/sf.171) İstanbul Universitesi Kütüphanesi (**o kadar doğal ve içten ki çevirmeye kıyamadım…)